“İnsanın ölçüsü iradesidir.”
Hz.Ali

İrade kavramı hem gündelik yaşamımızda hem de bilimsel literatürde önemli bir yere sahiptir. Felsefe, hukuk ve din gibi alanlardaki “özgür irade” tartışmalarının ve nörobilimde son yüzyılda gözlenen gelişmelerin ışığında “irade eğitimi”nin önemi her geçen gün artmaktadır.

İrade konusu aslında bilim ile davranışın ilginç kesişme noktasında yer alır ve hem bireyin kendisinin hem de toplumsal değişimin etkin bir faktörü olarak, özünde gelişimsel bir ödev olarak karşımıza çıkar.[1] Amerikan Psikoloji Derneği’nin 2012 yıllında yaptığı geniş katılımlı bir araştırmada, irade zafiyeti, insanlar tarafından değişimin önündeki en önemli engellerden birisi olarak tanımlanmıştır.[2]

Peki, bu kadar önemli bir role sahip olduğu söylenen irade tam olarak nedir?

İrade, bir amacı gerçekleştirmek veya bir görevi tamamlamak için iç̧ ve dış̧ direnç̧, rahatsızlık veya zorluklara bakılmaksızın bir karar verme, karar doğrultusunda harekete geçme ve yürütme içsel gücüdür. Yani kısacası kendine söz geçirebilme becerisidir. [3] Psikolojiye göre ise; daha iyi bir şeye ulaşmak üzere anlık tatminin reddedilmesi; daha yüksek ve daha iyi bir amaç̧ için anlık zevk ve tatminden vazgeçilmesidir. Aynı zamanda, davranışın “sıcak” Duygusal Sistemi yerine “soğukkanlı, serin” Bilişsel Sistemi’ni çalıştırabilmektir.[4]

 İradeyi gündeme taşıyan en popüler çalışma 1970 yılında Stanford Ü. Walter Mischel ve ekibinin “Şekerleme Testi”dir. Mischel, 4-5 yaşındaki çocuklar ile yapılan testte her bir çocuk oyun odasına alınır, şekerlemeler dolu bir tepsiyi gösterilir ve istediğini alması söylenir. Ardından ise eğer 15 dakika beklerse 1 yerine 2 şekerleme alabileceğini söylenir ve odada yalnız bırakılır. Oda özdenetimi zorlaştıracak bir şekilde, oyuncak, kitap gibi tüm dikkat dağıtıcılardan arındırılmıştır. Dört yaşındaki bir çocuğun önce hazza direnmesi, dikkatini şekerlemeden çekebilmesi ve başka şeylerle ilgilenebilme kapasitesi ve becerisi araştırılmıştır. Çocukların yaklaşık üçte biri şekerlemeyi anında, üçte biri bir süre sabrettikten sonra yemişler ancak grubun üçte biri 15 dakika boyunca bekleyebilmiş. Tatlının cazibesine direnebilenler, yönetsel kontrol ölçümlerinde daha yüksek puanlar alabilenler olduğu tespit edilmiş.

Psikolog Daniel Goleman irade gücünün; odaklanma biçimimizde olduğunu, odağı bir şeye yöneltme ve diğerlerini görmezden gelebilmenin, özyönetimin anahtarı olduğunu söylemektedir.[5] Bu becerinin, gerçek hayattaki dikkat dağıtıcılara direnmemiz ve hayatımızın kontrolünü alabilmemiz konusundaki katkısını ne olduğu merak konusu olmuş ve Yeni Zelanda’da yapılan bir çalışmada; şekerleme testinde 15 dakika dayanabilen çocukların yetişkinlik döneminde yaşam başarılarına bakılmış. İleri yaşlarında bu gençlerin okul başarısı ve kariyer planlaması daha iyi olmakla kalmamış, ayrıca iyi duygusal ayar ve daha iyi kişiler arası iletişime sahip oldukları, uyum, empati ve güvenlik duygusunun daha iyi olduğu, suça eğilim ve bağımlılıklardan uzak durmak konusunda da daha başarılı oldukları gözlenmiş. Oto kontrolü yüksek bu çocukların “sıcak sistem” denilen duygusal beynimiz (amigdala) tarafından kontrol edilen duygusal ve dürtüsel sistemi sakinleştirmede daha başarılı oldukları söylenebilir. “Sıcak sistem” belli tetikleyicilere hızlı, refleksif cevaplardan sorumludur, önümüze gelen tatlıyı hiç düşünmeden, sorgulamadan yememize sebep olan duyguların kontrolünde davrandığımız anlarda aktiftir. “Serinletici sitem” ise duyular, duygular, dürtüler, hedef ve davranışlar ile düşünsel sorgulatıcı sistemi bir araya getirebilen bilişsel bir süreçtir. Kontrolü ise üst beynimizin alın bölgesinde bulunan Prefrontal korteksimiz tarafından yapılmaktadır. Ani dürtüsel duygusal istekleri sorgulayabilen, duygu fırtınasına rağmen odağımızı değiştirerek afacan amigdalayı sakinleştirebilen proaktif bir doğaya sahiptir.

“Aklın arenasında İRADE; üst (bilişsel sistem) ve
 alt sistemler (duygusal-içgüdüsel) arasındaki bilek güreşidir.”
Daniel GOLEMAN

 İrade gücü için metaforik “kas modeli” tanımı yapılmaktadır[6]. Yani irademiz bir kas gibi üzerinde çalışarak güçlendirilebilir ve aynı zamanda da bir kas gibi yorulabilmekte ve dinlenmeye ihtiyaç duymaktadır. 1998’de Roy Baumeister yaptığı bir araştırma ile (Turp Deneyi) iradenin tükenebileceğini göstererek “Ego Tükenme Teorisi”ni ortaya koymuş ve iradenin kendi kendini kontrol etme rezervinin bir şeyin üzerinde kullanılması, sonraki durumlar için zihinsel gücün tükenmesine neden olduğu görülmüştür.[7] Araştırmada öğrenciler üç gruba ayrılmış, kontrol grubu ayrı bir odada beklerken, diğerleri salona alınmış, grubun bir kısmına toplantı sırasında yiyebilecekleri sıcak taze kokulu çikolatalı kurabiyeler verilirken diğer gruba ise sadece turp yiyebileceklerini söylenmiş.  Yarım saatlik bir konuşmanın sonunda ise, kontrol grubu da salona davet edilmiş ve tüm öğrencilere çözümü olmayan bir geometri bulmacası verilmiş. Toplantı boyunca kurabiyelerin kokusuna ve görsel cazibesine direnerek irade gösteren grubun bulmacayı çözmeye verecek enerjisinin tükendiğini, hızlı bir şekilde bulmacayı bıraktığını gözlenmiş. Bu sonuç iradenin üzerine fazla gidildiğinde bir kas gibi yorulabileceğini ve kapsam ne olursa olsun farklı konularda da aynı irade rezervini kullandığımızı göstermiştir.  

Gün içinde sıkıcı bir toplantıda oturabilmek, konuşmacılara konsantrasyon göstermek, yoğun trafiğe dayanmak, tüm gün talepkâr patronun isteklerini yerine getirmek, duygularını kontrol etmeye veya göstermemeye çalışmak, iş yerinde çalışma ortamında rahat edememek, burnunun dibine konulan çikolataya dayanmak, gürültücü komşuyu tüm gün dinlemek, gün içinde çoklu kararlar vermek vs. hep aynı rezervi tüketmektedir. Bu noktada yapılabilecek en kıymetli öneri, irade kasımızın sınırlarını fark etmek ve sağlıklı kullanmak adına; zihinsel dayanıklılık gerektiren şeyleri bir arada yapmamak ve önemli kararları, taze, sakin ve dingin olduğumuz zamanlarda vermektir.[8]

İradenin kas teorisi bize iradenin geliştirilebilir olduğunu söylemektedir. Bilimsel çalışmalar meditasyon ve fiziksel egzersizin, irade rezervini güçlendirdiğini kanıtlamışlardır: Meditasyon (bilinçli farkındalık uygulamaları) prefrontal korteksin gri maddesini arttırır, dikkat ağını destekler ama özellikle odaklanmayı yani yönetsel dikkati geliştirir. Stresin etkisini azaltır ve vagus sinirinin aktivitesini arttırarak; gevşeme, esneklik, psikolojik dayanıklılığı (yılmazlık) arttırır. Fiziksel egzersiz de stresi azaltmanın yanı sıra, enerji düzenlemesi ile ön beyin devrelerinin etkin çalışmasını destekler.[9]

Jules Payot iradenin güçlendirilmesinde etkin bir rol oynayan şeyin “derin düşünme” olduğunu söyler.[10]  İnsanın etrafı dünyasal unsurlar ile çepeçevre sarılı olsa da “içsel mağara”sına yani kendi içinde derin bir inzivaya çekilebileceğini söyler. “İçsel mağara”dan kasıt sığ zihinsel, düşünsel meşguliyetlerden uzaklaşarak yaratıcı potansiyel ile buluşabilmek için derinleşecek kendimize bir alan yaratmaktır. Derin düşünmenin amacı zihni bilgilerle doldurmak değil, kreatif enerji ile parlatmak ya da Montaigne’in değişiyle “zihni doldurmak değil şekillendirmektir”.  Derin düşünme kişinin kendi varlığını derinden idrak etmesini sağlar, kararsız düşünce, duygu ve tutku selinden bizi korur. Özgürlüğümüzü kazanabilmek için çok değerlidir.

Payot, bir şeye genel çerçeveden bakmanın tembel zihinlerin işi olduğunu, derin düşünenlerin ise diğerlerinin aksine düşüncelerini damla damla damıtarak bunları özümsediğini ve bal haline getirdiklerini söyler. Tek bir konuda derinleşemeyen, sürekli farklı farklı konularla ilgilenen ve angarya malumat yığınları arasında kalarak konunun özünü alamayan tembel zihinlerin aslında fark edilmesi zor olan bir tür irade zafiyeti içinde olduğunu söylemektedir. Dışarıdan enerjik her şeyle ilgili görünürler, herhangi bir fikrin kaynağına inmeleri mümkün olmaz, bilgi yığınları yaratırlar ama gerekli detaylarla dolu yaratıcılığı olmadığı için angaryadırlar. Yaratıcılık derken kastedilen, bir fikrin özünü bütüncül bir yaklaşımla düşünmek ve ondan sonra gün yüzüne çıkarmaktır. Önemsiz detayları ön plana çıkarmak hakikate ulaşmayı zorlaştırmaktan başka işe yaramaz.

İnsan olarak her birimizin yaşantısı yapmak istediğimiz şeyler ya da artık bırakmak istediğimiz alışkanlıklarla doludur.  Bazen bu niyetlerimizin peşinde büyük bir istekle, heyecanla işe koyulur ama bir süre sonra zorluklarında baş göstermesiyle motivasyon kaybına uğrar, hatta havlu atarız. Diğer bir deyişle irade gücümüz tükenir ve girişimimiz başarısızlıkla sonuçlanır. Oysaki daha önce de belirttiğimiz gibi irade gücü eğitilerek geliştirilebilir. İradenin eğitilmesine katkı sağlayabilecek önemli basamaklar şu şekilde özetlenebilir:

  1. Amaç (hayata verilen anlam) çok değerlidir. Bir olay bizim için yeterince değerli değil ise, irade göstermeyiz.
  2. Derin düşünme (tefekkür) eylem ile kol kola gitmelidir.
  3. Yapma/yapmama motivasyon ve niyeti hep diri tutmalıyız yani kararlılık gerekir, niyetimizi net olarak ortaya koymamız, sözlü ve yazılı olarak dile getirmemiz gerekir.
  4. Dopamin arttıkça eyleme geçme motivasyonu da artar, bu noktada duygular lokomotif görev görürler, hedefi ve niyeti canlı kılarlar.
  5. Zihinsel imgelemeyi kullanmak ve gelecekteki benliğimizi görselleştirmek motivasyonumuzu diri tutar.
  6. Yolda olduğunun tasdiki; kesintisiz eylem alışkanlığı elde etmektir. Süreklilik sağlamak ve bu konuda “eylem zincirini kırmamak” gerekir. “Atomik alışkanlık” yani en minik adım bile değerlidir.
  7. İradenin sınırlarını tanımak ve tek zamanda tek hedef ile uğraşmak verimliliği arttırır; çoklu görevler dikkat dağınıklığı yaratır. (İradenin zorlanacağı, yenik düşme olasılığı olan durumları, gereksiz detayları fark emek ve irade düzenlemesini öğrenmek önemlidir.) İrade düzenlemesi; güçlü bir duyguyu veya dürtüyü fark etmek ve kontrolden çıkmadan onunla başa çıkmayı sağlar ve alınacak önlemlerle irade kontrolünü gereksiz kılar.
  8. Çeldiricileri fark etmek kıymetlidir. Ortam, davranışları biçimlendiren görünmez bir eldir; en önemli çeldirici dostlar ve ailemiz olabilir.
  9. Beslenme, iyi uyku, bilinçli farkındalık uygulamaları ve fiziksel egzersiz önemlidir. (özellikle açlık ve uykusuzluk irade zafiyetinin en sık nedenidir.)

“İrade, eylemdeki karakterdir.”
William MCDOUGAL

İradeyle ilgili bir diğer kadim tartışma “özgür irade”nin varlığına dairdir. Özgür irade, kişinin kendi akıbetinin ve hedeflerinin nihai yaratıcısı ve sürdürücüsü olma gücüdür.[11] İnsanın özgürlüğü problemi sadece kelam ilminin sınırları içerisinde ele alınamayacak kadar farklı boyutlara uzanan bir alanı muhtevidir ve temas ettiği her bilim sahası da kendi içerisinde konuyla ilgili sofistike tartışmaları içermektedir.[12]

Nörobilim açısından insan hürriyeti problemi zihin felsefesini ilgilendirmektedir.[13] Zihnin içinde özgür karar veren bir mekanizma varlığını sorgular. Böyle bir karar mekanizması var ise evrenin determinist doğasıyla (determinizm: evrende belli bir andaki bütün değişkenlerin bilinmesi halinde evrenin bir sonraki anda bulunacağı durumu hatasız bir şekilde söyleyen bir prensip, evrende olasılığa yer yoktur) bağdaştırmak mümkün müdür?

Özgür irade tartışmaları açısından hiçbir bilimsel çalışma sinirbilimci Benjamin Libet’inkiler kadar ses getirmemiştir.[14] Libet 1983 yılında amacı eylemler ile onlara ilişkin zihinsel kararın zamanlamasını ölçmek olan bir deney yaptı. Deneyde katılımcıların parmaklarını kaldırmaya karar verdikleri anda beyin dalgalarını (EEG) ve eylem anında kas hareketlerini (EMG) ölçtü. Bulgular, kişinin “karar verdim” dediği andan 350 milisaniye önce beynin karar merkezlerinde ölçülebilecek düzeyde elektriklenme meydana geldiğini gösterdi. Karar süreçlerinde beyin, benliğinden önce hareket etmekteydi. Libet ve ardından farklı araştırmacılar emin olmak üzere defalarca deneyi tekrarladılar; rakamlar farklı olmakla beraber temel sonuç aynıydı. Bu sonuç, tercih diye adlandırdığımız nörolojik yanıtlarımızın aslında hem dışsal faktörler (eğitim, çevre, sosyo- ekonomik durum vs.) hem de içsel faktörler (genler, mizaç, yaşam deneyimleri, vs.) tarafından etkilenmekte olduğunu gösteriyordu.

Makro düzeyde bilimde özgür irade varlığı keşfedilemese de; mikro düzeyde son yıllardaki fizik çalışmaları sayesinde farklı bir bakış açısı gündeme gelmeye başladı. Kuantum fiziğinde son yıllarda kaydedilen aşamalar, özgür iradeyi imkansız kılan, her şeyin bir önceki sürece bağlı ve belirli olduğunu söyleyen deterministik evren tanımlamasını sorgulamamıza neden oldu. Bell Teoremi ve bu teorem sayesinde geliştirilmiş olan fiziksel deneyler, evrenin kuantum ölçekte olasılıkçı olduğunu gösterdi, evrenin bu olasılıkçı doğasına işaret eden gözlemleri deterministik yöntemlerle açıklamaya çalışan “yerel gizli değişken” teorilerinin verilerle uyumsuz olduğunu ortaya koymuş oldu.  Bu tanımlamaların ortaya çıkışına katkı sağlayan çalışmalardan bazılarını yapan Alain Aspect, John Clauser ve Anton Zeilinger üçlüsü, 2022 Nobel Fizik Ödülü ile taçlandırıldı.[15]

 “İnsanın kendini tanıması gerçek anlamda kurtulmuş olmaktır.
 Kurtulmuş olmak; insanın tüm bağımlılıklarını terk etmesi,
 davranışlarını kendi özgür iradesinin ürünü haline getirebilmesidir.
 Diğer bir deyişle istediği zaman, istediğini yapması
ama yapmak için içsel ve dışsal zorunluluk hissetmemesidir.”
Arınmış Varlık İNSAN

Bu noktada sorulabilecek en güzel soru belki, davranışlarımızın neyin ürünü olduğu, diğer bir deyişle iradenin kontrolünün kimin elinde olduğudur?

Şu an içinde yaşadığımız dünyada, zihinsel süreçlerin kontrolünde, yoğun duyguların, hırs ve rekabetin etkisinde yaşamı kasıp kavuran kuvvetli irade sahibi insanlar görmekteyiz. Tarih, bu tür iradelerden payına düşen ağır deneyimleri defalarca almıştır ve halen de almaktadır. Kuvvet otomatik olarak karşıt kuvvet yarattığı için etkisi kısıtlıdır, kısmidir. Doğası gereği bir şeye karşı olarak var olur; bu nedenle noksandır ve bu nedenle enerjiyle beslenmeli, güçlendirilmeli, her zaman gerekçelendirilmeli iken gücün mazerete ihtiyacı yoktur.

“Güç fiziki kapasiteden değil,
boyun eğmeyen iradeden gelir.”
Mahatma GANDİ

Güç anlamdan doğar, bütünle ilişkili, bütün ve tamdır, kendi dışında hiçbir şeye ihtiyaç duymaz. Gücün kaynağı, bütün insanların eşit yaratıldığı ve insan haklarının doğuştan var olduğu ve geri alınamaz olduğu kavramıdır. Mahatma Gandi ‘nin irade gücünün kaynağı da budur. İnsanın doğasında var olan ve soylu dediğimize hitap eder. Kuvvet kaba dediğimize, güç ise yükselten, itibar eden ve soylulaştırana hitap eder.[16]

“Muhtaç olduğun kudret,
damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

İnsanın kendi içinde bütünlenmesi ve ÖZ varlığı ile hizalanması sonrası ortaya çıkan eylemlerdeki iradesi ise diyebiliriz ki hem KUVVETLİ, hem GÜÇLÜ ve hem de KUDRETLİDİR. İradenin gücünü kudrete çevirebilecek şey ise; ilim ve aşk ‘tır.

Bilgelik Güneşi Derneği ve İnsanlık Güneşi Vakfı tarafından 2021 yılında yayımlanan İnsanlık Manifestosu insanlığın bilinen tarih içinde ilk kez deneyimleyeceği olağanüstü bir dönüşümün hemen eşiğinde olduğunu söyler. “Bu bir çağ değişimi değil; köklü anlayış, davranış, niyet ve zihniyet değişimlerini, zorlayıcı terk edişleri talep eden ‘yeni bir insanlık anlayışının’ doğumudur.”[17]

İşte, doğmakta olan yeni insanlık anlayışının ihtiyacı olan irade,  gerçek iradedir. Bütüne, topluma sahip çıkacak ve kendisinin onun gelişiminden sorumlu hissedecek, vicdan sahibi bir iradedir. İçselleştirilmiş bir vicdana sahip olmak ile güçlü bir iradeye sahip olmak arasında doğrusal bir ilişki vardır.[18] İkisi bir kuşun iki kanadı gibi birlikte iş görür.

Gerçek irade; aklın gönülle birleştiği noktada ortaya çıkar.
Eğer o iradenin kaynaklandığı ‘Gerçek Vicdan’ın sesini duyuyorsak,
 şunu bilmeliyiz ki o ses bizim sesimizdir.
 O sesi, yabancı bir ses duyduğu sürece insan, ‘gerçek kendisi’ olamaz.[19] Arınmış Varlık İNSAN

İnsanlık manifestosunda söz edildiği gibi; yeni insanlık anlayışının güçlü talebiyle, düşünce ve niyet değiştirme cesareti ve iradesi gösterildiğinde içinde yaşanan yapının, çevrenin, sistemin, kültürün ve sosyal ilişkilerin yani bir bütün olarak dünyanın değişeceğinin farkına varılmalıdır. Bu farkındalık yaşamın henüz sunmadığı sonsuz olanakların da kapısını açacaktır.

 

 

ALINTILAR

  1. Aktürk, Eyüp. (2012). Vicdan Eğitimi ve Gelişimi. Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi. cilt 14.
  2. Arınmış Varlık İNSAN. (2023) İnsanlık Üniversitesi Yayınları. İnsanlık Güneşi Vakfı Yayınevi.
  3. Balcı, Prof. Dr. Ali. (2022) İrade Eğitimi Teori, Araştırma, Strateji ve Teknikler. Pegem Akademi.
  4. Baumeister, Roy F. & Tierney, John. (2012). İrade: İnsanoğlunun En Kudretli Gücünün Yeniden Keşfedilmesi. Tual Yayınları.
  5. Canan, Prof. Dr. Sinan &Batı, Dr. Uğur. (2023) Boşlukların İnsanı. Tuti Kitap.
  6. Clear, James. (2020). Atomik Alışkanlıklar: Küçük Değişiklikler, Büyük Sonuçlar. Pegasus Yayınları.
  7. Goleman, Daniel. (2021). Odak: Mükemmelliğin Gizli Anahtarı. Varlık Yayınları
  8. Hawkins, Dr. R. David. (2016). Güce Karşı Kuvvet. Butik Yayınevi.
  9. https://evrimagaci.org/ozgur-bir-iradeye-sahip-miyiz-284
  10. https://evrimagaci.org/tanri-zar-atiyormus-bell-esitsizligi-teoremi-nedir-einstein-evrenin-dogasi-hakkinda-neden-yanildi-13106
  11. Onur, Ferhat. (2020) İrademiz Özgür Değil: Metafizik Bir Problem Olarak Özgür İrade. Yapay Zeka ve Zihin Felsefesi Dergisi. Cilt 3, sayı 1.
  12. Ödemiş, Mehmet. (2021). Özgürlüğün Trajedisi: Nörobilim Bağlamında İrade Sorunu. İnsan Yayınları.
  13. Payot, Jules. (2020). İrade Terbiyesi. Karbon Kitaplar.
  14. What you need to know about willpower: The psychological science of self-control. https://www.apa.org/topics/personality/willpower
  15. https://evrimagaci.org/tanri-zar-atiyormus-bell-esitsizligi-teoremi-nedir-einstein-evrenin-dogasi-hakkinda-neden-yanildi-13106
  16. Hawkins, Dr. R. David. (2016). Güce Karşı Kuvvet. s:50-51,145-147
  17. https://www.insanlikuniversitesi.org.tr/insanlikmanifestosu/
  18. Aktürk, Eyüp. (2012). Vicdan Eğitimi ve Gelişimi. Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi. S: 439-453.
  19. Arınmış Varlık İNSAN. (2023) İnsanlık Üniversitesi Yayınları. s: 85

Yorum yazabilirsiniz

Yazar hakkında: Fatmagül Yılmaz ÇINAR

Fatmagül Yılmaz ÇINAR
Atatürk'ün Millet ve Devlet Anlayışına Dair Sözleri-03