23-“ İnsanlık tarihi boyunca yaşanan zorluklar ve travmalar şefkat, merhamet, dayanışma, paylaşma gibi değerlerin ortaya çıkmasında katalizör görevi yerine getirmiştir. Bu zorluklar yaşamın ne denli değerli ve biricik olduğunu göstermiştir.”

İnsanlık Güneşi Vakfı – İnsanlık Manifestosu

Sevgili insan, dünya öyle bir çığlık attı ki, sanki yıllardır içinde biriktirdiklerini dışarı salmak için. Biz buna “büyük felaket” dedik ve öyleydi de. Yaşanan ‘büyük felaket’ pek çok canı yaktı. Yaşayanların da tanık olanların da canı yandı. Ümitle ümitsizlik, çareyle çaresizlik, acı ile (her kurtulan insan haberleriyle) sevinç, isyan etmekle kabullenmek yan yana durdu hayatlarımızda. Elimizden, gönlümüzden gelen ne varsa yaraları sarmak, acıları hafifletmek için çabaladık. Duygudaşlığımız, yediğimiz yemeğin boğazımızdan geçmesini, sıcak yataklarımızda yatmanın vicdani rahatsızlığını hissettirdi. Acıyı yaşayanları ailemiz, çaresizliği yaşayanları kendimiz saydık. Gözlerimizden sadece yaşlar değil ruhumuz taştı.

Hiçbir sözcüğün anlamı sözlüklerde yazıldığı kadar sığ değildir, biliriz. Her bir varlık benzermiş gibi görünse de başka başka anlamlar yükler ve kendince yaşar. Hele de söz konusu çaresizlik ve acıysa. Ancak, büyük felaketlerde neredeyse bütün insanlık ailesi aynı anlamda buluşur ve acılar hep birlikte yaşanır. Yine biliriz ki acıların verdiği olgunluk, farkında olsun olmasın herkese dokunur.

Bu coğrafyada yaşayanlar uzun zamanlar içinde ne çok acıların üstesinden geldi, tüm yaralarını elbirliğiyle sardı. Zor zamanlarda birbirine tutundu. Ümidini hep canlı tuttu. Bunun da üstesinden gelecektir kuşkusuz.

“Afet” olarak adlandırılan durum ulusuna, ırkına, cinsiyetine, inancına, dünya görüşüne bakmadan dünya üzerinde pek çok kişiyi yardıma koşturdu. Emeklerini, desteklerini, dualarını, duygularını paylaştılar. Sıradan zamanlarda bir araya gelme tercihini kullanmayacak insanlar bir araya geldi. İnsanlığın şefkat, merhamet, dayanışma, paylaşma sınavına girdik. Çok şükür ki bir ölçüde başarabileceğimizi gördük. İnsan yine de şunu kendine soruyor. Bunları ortaya çıkarmak için neden bu kadar acı veren yolu seçtik ki?

Acılar biraz olsun dindiğinde, duygular biraz olsun yatıştığında, insan tekrar nötr gözlemci haline döndüğünde insanlık vicdanı, sessizce sakince sorularını sıralamaya başlıyor içten içe;

İnsanı tüm kimliklerinden arındırılmış olarak görmenin, kabul etmenin bu kadar yıkıcı hatırlatıcısına neden ihtiyaç duyduk? İnsanın elini tutmak için neden ‘göçük’ altında kalmasını bekledik? Yaşamdaşlığımızı hatırlamak için neden zor günleri bekledik? Ağlayarak kucaklaşmayı neden gülerek kucaklaşmaya tercih ettik? Şimdiye kadar ‘öteki’ bildiğinin senden bir parça olduğunu anlamak için canının yanması mı gerekirdi? Bu ayrılığı daha ne kadar sürdüreceksin? Neden yaşamın can suyu değil de bir felaket birleştirdi insanları?

Vicdan sesi daha pek çok soru’nun ortaya çıkmasına neden oluyor. Soruları sanırım yakın zaman içinde kendini hep hatırlatacak sorular. 

Sevgili insan sen bundan ne ders çıkarıyorsun? Bu ders senin neyi çözmen, ne öğrenmen için, neleri hayatına almak, neleri hayatından çıkarmak için var?

Kaybetmeye korktuğun ve sıkı sıkıya tutundukların ellerinin arasından bir anda kayıp gidebileceğinin farkında mısın? O sıkı sıkıya tutunduklarının özgürlüğünü kısıtladığının, seni nasıl bir ‘sıkışmışlığın’ içine hapsettiğinin ne zaman farkına varacaksın?

İnsanın bir bütün, insanlığın senin ailen olduğunu ne zaman idrak edeceksin? Kendinin, hayatın, renklerin, çeşitliliğin değerini daha başka nasıl anlayacaksın? Sürekli aynı tercihleri yapıp aynı sonuçlarla karşılaşmaktan sıkılmadın mı? İnançlarının, ideolojilerinin, alışkanlıklarının, tanımlarının, kabullerinin ötesinde duran anlamı ne zaman idrak edeceksin? Bu anlamı anlayışa ne zaman çevireceksin? Daha ne kadar oyalanacaksın?

Düşüncelerini, varsayımlarını, zihinsel kabullerini değiştirdiğinde dünyanın da, hayatın da değişeceğini idrak etmen için fazla vakit kalmadığını anlatan uyarı alarmlarını ne kadar daha erteleyeceksin. Uyanmamakta daha ne kadar ısrar edeceksin?

Sana ayrılan sürenin sonuna yaklaştığını ne zaman anlayacaksın? “Artık acele etsen iyi olacak. Başka ağır, daha sarsıcı uyandırıcılarla karşılaşman çok uzak değil”. Diyor hayat. Bu sese kulaklarını daha ne kadar tıkayacaksın?

“Dünyayı cehenneme de cennete de çevirebilmek senin elinde” diyen kadim bilgileri, zamanı aşıp sesini sözünü bugüne ulaştıran bilgeleri ne kadar daha görmezden geleceksin? İnancına, doğrularına, anlayışına uymadığı için duymaya değer bulmadığın gerçekleri duyma çabasını ne zaman göstereceksin? Bu sorumluluğu almayı ne zamana kadar “başkasından” bekleyeceksin?

Gerçeği dile getiren insanları anlamak için çaba göstereceğine daha ne kadar duymazdan geleceksin, küçümsemeyi, alay etmeyi, kendinden uzak tutmayı ne zaman bırakacaksın?

Pandemiyle birlikte biraz durup düşünebilmen, kendini, hayatı, insanı anlayabilmen ve zihinsel ezberlerini terk edebilmen  için sana eşsiz bir fırsat sunulmuştu. Kısa zaman da kalsa hâlâ şansın var. Bu şansı kullan lütfen. Değişebilme şansını kendi iradenle ve cesaretinle sen kullanmazsan dünya, doğa, hayat daha sert yollarla dayatacak. Kendinle tanışmamakta, olanı olması gerekenle değiştirmemekte daha ne kadar ısrar edeceksin?

Sevgili insan; birliğin, barışın, sevginin, ümidin, şefkatin, merhametin, bilinen tüm değerlerin – ne kadar uzaklaşmış olduğunu zannetsende – asıl kaynağı sensin.

Kaynağındaki saf halinle buluşma niyetini canlandırıp iradene çevirme zamanıdır.

Kendini hatırla, bil ve tüm güzelliğinle, ‘ama’sız, koşulsuz dünyaya yansıt. O zaman hayat da, dünya da sana tüm görkemiyle gülümseyen “güneşli bahar” yüzünü gösterecektir. … diye sesleniyor iç ses, kendinden kendine.

24- “Zorlayıcı dönemlerde insanlık birliği sağlayabilmiş ve buna uygun davranışlar sergilemiştir. Ancak insanlık zorlayıcı etkenler olmadan doğal ve evrensel değerlerini ortaya çıkarma ve hayatın içine alma olgunluğunu da edinmelidir.”

 

Levent KENTER
14 Şubat 2023 

5,8 dakikalık okuma 14 Şubat 2023 , , , , , , , , , , ,

3 Yorum

  1. Taner ÖZEL

    Gönlüne sağlık tam zamanında, çok değerli ve anlamlı bir uyarı ve değerlendirme olmuş.

  2. Fatmagül Yılmaz ÇINAR

    Kendinle tanışmamakta olanı olması gerekenle değiştirmemekte daha ne kadar ısrar edeceksin? Sorumluluğu ne zaman alacaksin?
    Ne kadar önemli sorular olmuş …
    Cevaplarda çok güçlü gelmiş …
    Eline sağlık arkadaşım

  3. Emin EROL

    Bu zorlu günlerin hepsi bir arada yaşanan duygu ve düşünceleri arasında İnsanlık Vicdanının insana soruları düşündürücü olduğu kadar yeni bir insanlık anlayışı için umut verici bir nitelik taşıyor. Bu güzel edebi anlatım için kutluyorum..

Yorum yazabilirsiniz

Yazar hakkında: Levent KENTER

Levent KENTER
Yenı̇'yı̇ İnşaa'da Yenı̇ Kendı̇nden Yansımlar
Hayrette Olabilmek