Aynı anda pek çok düşüncenin geçişi… ve tüm bu karmaşık pazar yerinin içinde detayları farkındalıksız yaşamak. İnsanın yaptığı çoğunlukla bu aslında. Çoğunlukla duygularımızı ya da tepkilerimizi farkediyoruz da onlara neden olan, görüntüler, sesler, kokular, anılar pek dikkatimizde olmuyor. Bir düşünceden diğerine ondan başka birine kontrolsüzce savrulup giden zihnimiz !…

Kırmızı ışık yandı. Tüh 2 sn daha olsa geçecektim. Öndeki şoförün kımıllığı ne olurdu biraz acele etseydi. Bana ne çalıyorsun, kornayı ben miyim kırmızının sebebi.  Sakin ol Dolunay, nefes al, nefes…. Kırmızı ışıkta beklerken, arabadan dışarıyı seyret ve sakin ol. Bir amca koşturarak karşıya geçiyor. Cebinden küçük bir kağıt düşüyor. Çıkıp versem mi acaba, koşsam yetişirim. Yok ya banane ! Sakız kağıdıdır belki! Genç bir kız telefonuyla konuşa konuşa, rahat rahat karşıya geçiyor. Bir teyze reklam panosuna uzun uzun bakıyor ve sonra karşıya geçiyor. Arabalar insanlardan daha aceleci gibi… Zor duruyorlar 30 sn ve her an fırlamaya hazır yarış atları gibiler.  Şu ışık yansa biran önce. Danışanım gelmiş midir acaba? Yok gelmemiştir gelse ne olacak ki hep onlar mı gecikecek bir kez de ben gecikeyim canım. Yok olmaz gecikmemeliyim. Gözüm köpeğini gezmeye çıkarmış adama ve köpeğe ve köpeklere takılı kalıyor bir süre. Karşıdan karşıya geçiyorlar. Doberman cinsi köpeğini dolaştıran adamın vakur duruşu beni gülümsetiyor bir an. Zihnimden geçen düşünceleri farkediyorum. Bir köpeğe sahip olmak, ona tasma takmak, kontrol etmek, “Bana itaat et, ben senin sahibinim, senin tüm hakların benim elimde” Karşıdan karşıya geçtiklerinde onları bir sokak köpeği tüm içtenliğiyle kuyruk sallayarak karşılıyor. Cinsini bilmediğim, cinsinin sokak köpeği olduğunu bildiğim beyaz bir köpek dobermana gidiyor, havlıyor, kuyruk sallıyor, hopluyor, hadi oynayalım diyor, gülümsüyorum, … Doberman da sahibi gibi vakur ama isteksiz değil, boynundaki tasmayı unutup, sokak köpeğine doğru hamle yapıyor yapmasına da, sahip olanca gücüyle çekiyor dobermanın tasmasını. 2. bir hamle daha yapıyor sadece köpek olduğundan ve oynamak istediğinden olsa gerek ama sonuç aynı. Vazgeçiyor ve asil köpek olmaya kaldığı yerden devam ediyor. Ve yine zihnimdeki düşünceler; Sahibi “Hayır! O ne olduğu belirsiz itle oynayamazsın. Sen asil, soyu belli aşıları tam iyi bir köpeksin. Sen sokak köpekleriyle oynaş diye beslemiyorum seni“ der gibi … 2.tasma çekişiyle kendine gelen Doberman, gözü ara sıra arkaya baka baka düşüyor sahibinin önüne. Sokak köpeği ise biraz arkalarından koşup muhitine geri dönüyor. Bir sokak köpeği, bir ev köpeğiyle oynayamaz, çiftleşemez. Kuralı koyan kim? Düşünebilen, hesap- kitap yapabilen, aklı olan, tek varlık insan! Kendi dışında tüm canlı cansız için en doğruyu  bilen üstün varlık! Diyor zihnim.

Işık yandı. OH!

30 sn lik kırmızı ışıkta bekleme anımın ağır çekimini kısaca paylaşmak istedim sizlerle. Sadece 30 sn ama kısaltılmış hali bile ne kadar kalabalık değil mi? Zihnin akışı, aynı anda pek çok şeyi algılaması, gözün görmesi, kulağın duyması, bedendeki tepkiler ve hislerimiz. Aynı anda pek çok düşüncenin geçişi… ve tüm bu karmaşık pazar yerinin içinde detayları farkındalıksız yaşamak. İnsanın yaptığı çoğunlukla bu aslında. Çoğunlukla duygularımızı ya da tepkilerimizi farkediyoruz da onlara neden olan, görüntüler, sesler, kokular, anılar pek dikkatimizde olmuyor. Bir düşünceden diğerine ondan başka birine kontrolsüzce savrulup giden zihnimiz.

Peki diyelim ki gördüğümüz bir görüntü, duyduğumuz bir ses, aldığımız kokunun bizi geçmiş kayıtlarımızdan bir an’a saniyeden daha hızlı bir zaman diliminde götürebildiğini ve bu an da bir düşünce, duygu ve tepkiye neden olduğunu bilirsek, farkındalıklı zihnimizle neleri ve ne kadarını kontrol edebilir ve değiştirebiliriz?

Tüm bunların farkındalığıyla an da kalma deneyimini tercih edersek hayatımızda neler değişir?

İnsanın kendini, düşünce, duygu ve tepkilerini fark etmesi ve mümkün olduğunca kontrol etmesi, olaylar karşısında, günlük yaşamda daha rahat ve sakin olmasına destek olarak,  işimizi kolaylaştırır gibi geliyor bana…. Sizce!

Psikolojik Danışman D.Kadıoğlu Polat – Nisan 2016

Yorum yazabilirsiniz

Yazar hakkında: Dolunay KADIOĞLU POLAT

Dolunay KADIOĞLU POLAT
Psikolojik Danışman: 1972 Silifke doğumludur. ODTÜ Eğitim Bilimleri Psikolojik Danışma ve Rehberlik bölümünü 1996 mezunudur. Öğrenciyken gönüllü olarak katkı verdiği üreme sağlığı ve cinsel sağlık projelerinde Farklı kitlelerle çalışmanın alanındaki yetkinliğini arttırdığına inanan Kadıoğlu, aynı anda birkaç değişik alanda çalışmayı seçti.
BİLİNCİN IŞIĞI: DİKKAT
ARINMIŞ VARLIK İNSAN (AVİ) - Giriş