İGV Canlı Anadolu Atölyesi

İçinden geçmekte olduğumuz dönemde insanlık; kültürel, sosyal, ekolojik ve ekonomik olarak krizler ve zorluklar yaşamakta, köklü çözümler için yeni ve bütünü kapsayan yollar aranmaktadır. Bir yandan toplumsal olarak yeni ve köklü çözümler aranırken, diğer yandan bütün olan bitenin merkezinde bulunan insan, insanlığını, değerleri sorgulamaya başlamıştır. Bu güne dek bilinen zihniyetle yol almanın, geçici çözümler ürettiğinin bilincine varılmış ve köklü değişimler için zihniyette de değişim ve dönüşümlerinin şart olduğu görülmüştür.

“İnsanlığın özellikle geçen yüzyılda, “felaket” olarak adlandırdığı
birçok olayın temel sebebi belirli düşünce, algı ve yaklaşıma dayalı bir zihniyettir.
Şimdi önümüzde duran, bu zihniyetin insan-doğa bütünlüğü ve bağlantısallığını
dikkate alacak yeni bir bilinç alanına sıçrama ve dönüşme eşiğidir.”

İM 19. Madde

İnsani değerlere ve anlam odaklı bir dünya vizyona sahip olmak bu dönüşüm yolculuğunun başlangıcı olabilir. Nitekim ekosistemin zorlayıcı unsurlarını fark etmeye başlayan insanlık, doğa ile bağlantısını yeniden gözden geçirmeye başlamış, insan- doğa temelli birlikte yaşama kültürü arayışlarına yönelmiştir. İşte tam da bu noktada insan-doğa etkileşiminin en güzel örnekleri kadim Anadolu’da karşımıza çıkar. Anadolu; bağ oluşturan ve birleştiren değerleri ile insan-doğa bütünlüğü ve bağlantısallığını dikkate alan yeni bir zihniyetin örneği konumundadır.

Anadolu, doğayı oluşturan tüm unsurların salt var oluşlarıyla bile değer oldukları bilincine, değerler bütünlüğüne ev sahipliği yapar. Bu değerler; birleştirici, bağlayıcı ve bütünleyen nitelikleriyle Kadim Anadolu’nun kültürler üstü olarak adlandırdığımız zaman ve mekândan bağımsız değerleridir.

Anadolu insanı, evrensel boyutta insanlığa faydalı olabilecek sosyal yapı ve kültürel değerlerini hatırlayarak geliştirebilecek, yereli ve evrenseli bağdaştırma özelliğiyle yeni anlamları ortaya çıkarabilecek deneyime ve olgunluğa sahiptir.

Yeni anlayışın oluşum sürecinde Anadolu’dan ve insanından öğrenebileceğimiz çok şeyin olduğunun farkındalığıyla aşağıdaki soruların cevapları Anadolu’da aranabilir.

  • Anadolu’dan Doğmakta Olan Yeni İnsanlık Anlayışının Unsurları nelerdir?
  • Anadolu’da var olan ve yeniden doğan bilinç, doğa bilinci, bize neler söylüyor?
  • Kadim Anadolu’nun değerleri nelerdir, yaşam ve davranış biçimi olarak birey ve kurumlardan neler yansıyor? Bizlere nasıl bir alan açıyor? Bu değerlerin bize sağladığı birikimler neler?
  • Anadolu’nun kültürel motifinde neleri bütünleyebiliriz?

Sürdürülebilir bir ekosistem için, varlığını binlerce yıl sürdürebilen ancak nitelikleri ve yansıması zamanla azalmış bütüncül sistemler ve kültürler Anadolu’da mevcuttur. Ekosistemle uyumlu bu sistemleri farkındalık alanına taşımak üzere Anadolu’da gerçekleştirilen faaliyetleri “Bütünlüğe Alan Açan Sistemler” başlığı altında topladığımızda ekosistemin işlevini yerine getirmesine de alan açmış olunur.

BÜTÜNLÜĞE ALAN AÇAN SİSTEMLER / EKOLOJİK MİRASLAR /DOĞA KÜLTÜRÜ

“Tüm sistem bütün odaklı olacaktır.
Bu farkındalık ve yeni insanlık anlayışından doğan bilinçle kültür,
sosyal yapı ve sistemler gerekli özen, dikkat ve sorumlulukla
tasarlanmalı ve geliştirilmelidir”.
İM 52. Madde

1.BÜTÜNLÜĞE ALAN AÇAN SİSTEMLER

PERMAKÜLTÜR

Permakültür; yerel ve evrenseli birleştiren, sürdürülebilir bir tarım sistemidir ve farklı disiplinleri içeren bütüncül yaklaşımlara sahiptir. Permakültür ile doğanın, insanla, toprakla, ağaç ve hayvanlarla bütüncül döngüsüne uyumlanarak; verim en üst düzeye çıkabilir, iş yükü ve enerji sarfiyatı azalır, atıklar kaynağa dönüşürken alan zenginleşir. Dünyaya farklı bir pencereden bakmayı sağlayarak zihniyet değişimine de alan açan, etik prensiplere önem veren Permakültür; dünyaya, insana özen gösterir, ekosistemin sağlığını gözetir ve adil paylaşımla ihtiyaç fazlasının sisteme iade edilmesini destekler.

Permakültürün pek çok disiplini bünyesinde barındıran ekolojik bir tasarım sistemi olması; bizlere sabrın, yardımlaşmanın, sorumluluk almanın, bilgiyi ve uyumlu ekip çalışmasının güzel bir örneğini sunar. Dönüşüme ve birleşmeye hizmet eder.

Permatürk Doğayla Ahenk İçinde Yaşama Dönüş Vakfı, İstanbul Permakültür Kolektifi, Buğday Derneği ülkemizde, doğayla uyumlu ekosisteme saygılı yaşamanın mümkün olabildiğini gösteren ve Permakültürü uygulayan öncülerdendir.

KENT BAHÇELERİ

Kent Bahçeleri; şehirlerde permakültürün uygulanabilirliğini ortaya koyar. Ekolojik üretim alanları olarak; evlerin önünün, teras ve balkonların, kente yakın yerleşim yerlerinin, toprak bulunan her alanın çevre ve insan sağlığına katkıda bulunmak için ekolojik yaşamın örnekleri olarak kullanılabileceğini kanıtlar. Kentlerde artık üretilemeyen gıdaları geri kazanmak; aracısız olarak kentten ve yakın çevresinden karşılama ve yerel çeşitleri tüketebilme imkânı sağlar. Şehrin havasına, suyununa, enerjisine ve geri dönüşüm sistemleri ile doğaya olumlu katkılar verir. Tohum takas ağlarıyla yerel tohumu çoğaltırken, kuşaklar arası kopan bilgi aktarımını yeniden sağlayarak kadim bilgilerin korunmasına destek olur.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Yeryüzü Derneği Kent Bahçelerinin örnek kuruşlarındandır.

 

2.EKOLOJİK-KÜLTÜREL MİRASLAR

KADİM ÜRETİM HAVZALARI

Ekolojik-kültürel miraslarımızdan olan Kadim Üretim Havzaları (KÜH) köklü ve önemli bilgiler barındıran canlı kütüphanelerdir. Kadim Üretim Havzaları Anadolu’yu tanıyabilmek için elimizde kalan, yaşayan en son ve çok değerli birikim alanları, hazinelerdir.

Nesiller boyunca toplumlar yaşam ihtiyaçları nedeniyle sayısız yenilik bulmuş ve çeşitli kadim üretim yöntemi geliştirmişlerdir. Bu yöntemler Kadim Üretim Havzaları’nın karakteristik özelliklerini ortaya çıkarmıştır. Bu yaşam biçimi bütün canlılarla paylaşılarak ekosistemin devamlılığını da sağlamıştır. Tohumları toprağa ekerken söylenen eski bir Anadolu deyişi bu kadim davranış biçimini çok net açıklar: “Kurda, kuşa, aşa!”

Toplayıcı-derleyici kültürden kalıntılar barındıran bu alanlarda, havza içersinde yaşayan insanların derleme ve toplama becerileri bir kültür olarak devam etmektedir. Burada yaşayan insanlar, ekosistemin içerisinde herhangi bir canlı gibi, doğanın bir parçası gibi davranarak gıda ihtiyaçlarını tedarik ederken, ihtiyaçlarını üretiyor ve kültürlerini devam ettiriyorlar.

Anadolu’da tevazu ile yaşanan, insana, doğaya, varoluşa saygıyı anlatan bu kültür; toplumsal becerilerinin devam etmesi ve somut – somut olmayan kültürel mirasın varlığının devamlılığı, ekolojik ve kültürel miraslarımız olarak araştırılmaktadır. Doğa Derneği ve Seferihisar Doğa Okulu’nun, Datça- Bozburun’da ve İzmir bölgesinin farklı köylerinde yaptıkları çalışmalar Kadim Üretim Havzalarının güzel örneklerindendir.

 

DOĞAL YAŞLI ORMANLAR

Bütünlüğe alan açan sistemlerden bir diğer ekolojik miras ise Doğal Yaşlı Ormanlardır. Doğal yaşlı ormanlar, insan eliyle doğal yapısı korunmuş, doğal ekolojik süreçlerini devam ettiren, binlerce yıldır doğanın etkilerinden süzülmüş genetik mirası taşıyan, doğal ortamında biyolojik çeşitliliğin üst noktaya ulaştığı, içinde yaşlısından gencine farklı yaştan ağaçlar olmakla birlikte, ağaçların büyük çoğunluğunun doğal olgunluğa eriştiği ormanlardır. Bu doğa harikaları birer ekolojik mirastır. Doğal yaşlı ormanlardaki azalış, aynı zamanda karmaşık ilişkilerin olduğu ve henüz bilemediğimiz çok sayıda ekolojik bilginin de yok olmasına neden olmaktadır. Sahip oldukları zengin biyolojik çeşitlilik ve bu ormanlara özgü canlı türleri içermeleri nedeniyle doğal yaşlı ormanlar koruma değeri yüksek, ormanın sunduğu ekosistem hizmetlerinin en yüksek seviyede sağlandığı alanlardır.

TEMA Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı doğal yaşlı ormanları korumak için etkin çalışmalar yapan kuruluşların başında gelmektedir.

3.DOĞA KÜLTÜRÜ

Doğa kültürü; bir ağacın dalları gibi doğanın tüm unsurlarını içerir. Anadolu’nun doğa kültürü kapsamında; Anadolu Göçebeleri ve Kırsal Mimari önemli bir yer tutmaktadır.

Coğrafyanın öz belleğini binlerce yıldır taşıyan Anadolu göçebelerinde, Doğa Yörük’lerin tek kütüphanesidir. Bulutlar, nehirler, hayvanlarsa bu kütüphanenin bilgi yüklü kitaplarıdır. Sözlü kültüre sahip Yörükler, o nedenle canlı anlatılara, doğaya bakarlar. Doğanın dilini konuşur, nesilden nesillere aktarırlar. İnsanlar ve diğer canlılar arasında bir muhabbet olabileceğini onlardan öğrenebiliriz.

Göçebe, “insanın nehir hali” olarak tanımlanabilir. Bu nedenle göçebeye dağlar, vadiler, nehirler ve ovalar yerleşik bir insana ifade ettiğinden çok daha fazlasını ifade eder. Çünkü göçebe, doğada yalnızca akan suyu, dağdaki ağacı veya denizdeki midyeyi görmez. Doğadaki parçaları birbirine bağlayan o görünmez teyele, ipe dokunur. Hatta onun üzerinde yürür. Onun üzerinde yaşar. Yaylada yağan yağmuru izlerken onu bir su zerresi olarak değil, denizdeki balığın rızkı, nehrin gövdesi ve tüm yediklerinin kaynağı olarak görür. Keçileri ise ailenin bir parçası olarak kabul eder.

Anadolu Göçebelerinin sayıları zorunlu iskân politikaları ve günümüz yerleşik düzeninin ağır baskısı altında oldukça azalmış, yok olma noktasına getirmiştir. Göçebelik, yaylacılık ve göçebe hayatın ve hayvancılığın yaşatılması üzerine günümüzde çalışmalar yürütülmektedir. Doğa Derneği ve Doğa Okulu çalışmalarında Anadolu Göçebelerinden ilham almışlardır.

KIRSAL MİMARİ

Doğa Kültürü kapsamında, Kırsal Mimari; açık hava müzesi gibi bulunduğu coğrafyanın kimliğini ve öyküsünü sergileyen, Anadolu kırsalındaki konut mimarisine bakarak o coğrafyanın yaşam tarzını sergileyen, bölgenin coğrafi koşullarına uygun ekolojik mimari demektir. Doğadan gelen malzeme, eskiyip yıprandığında yine ödünç alındığı yere, doğaya iade edilir.

Konya Hüyük’teki doğa ve tarihle ile uyumlu kerpiç binalardan kurulmuş Sonsuz Şükran Köyü, Elazığ Keban ilçesinde Döngüsel Tasarımcı Mimar Özlem Öztürk’ün az malzeme ile tasarladığı, topraktan yapılan, yeşil çatılı bir mekân olan Anadolu Meleği Kadın Eğitim ve Üretim Merkezi olarak kullanılan toprak yapı Kırsal mimarinin örneklerindendir.

Anadolu’da kendi içinde birer bütünlük arz eden yukarıdaki unsurları göz önüne aldığımızda görüyoruz ki; Anadolu’da var olan ve yeniden doğan doğa bilinci bizlere; doğa hakkı, insanlar ve diğer canlılar ve onlarla birlikte herkes için uyumun kaynağının birlikte çalışmaktan, bir araya gelip, birlikte üretmek olduğunu hatırlatıyor.

SÜRDÜRÜLEBİLİR EKOSİSTEM İÇİN ÇALIŞAN SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINDAN ÖRNEKLER

1.TÜRETİM EKONOMİSİ

Adil, iyilik ve güvene dayalı bir ekosistemi amaçlayan yepyeni bir ekonomi sistem modelidir. Sosyal Girişimci, Çevre Bilimci ve Ekolojik Ekonomist olan Dr. Uygar Özesmi’nin “ekonomiyi düzeltebilirsek, bir gelecek yaratabiliriz” inancı ile tasarladığı ve bir platformda hayata geçirdiği makro-ölçekli, sinerjik ve döngüsel bir ekonomi sistemidir. Sistem, doğaya ve insana zarar vermeden, ekolojik ve sosyal açıdan adil bir şekilde üretim yapan üreticilerin, kendi aralarında kurdukları bir tedarik ağından oluşmaktadır. Sosyal adalet üzerine kurulan ve kapsayıcı niteliği olan bu ekonomide, mal ve hizmetlerin üretimi, toplumun bütün kesimlerinin beklentilerini karşılamak ve toplumun bütün kesimlerine fırsatlar oluşturmak için optimize edilmektedir.

İçerisinde tüketici yerine türetici bulunduran bu sistemin talep tarafında “bilinçli türeticiler” ve arz tarafında “bilinçli üreticiler”in örgütlenmesi yer almaktadır. Türeticiler, topluluk olarak üreticiler ile birlikte ürünleri, hizmetleri ve onların standartlarını belirler. Türeticiler üreticilerin ürün ve hizmetlerini satın alarak onların toplum ve gezegen için değer yaratmasını sağlar. Türeticinin tüketiciden farkı; türetici aktif olarak üreticinin davranışlarını toplum ve gezegen yararına bilinçli olarak etkilemesi ve desteklemesidir. (www.turetimekonomisi.org)

Good4trust.org

Türetim ekonomisinin bir laboratuvarı olarak kurulan çevrimiçi bir platform olan ‘good4trust.org’ ekolojik ve sosyal açıdan adil üretici ve türeticileri bir araya getiren bir topluluk olarak faaliyetlerini yürütmektedir. Burada türeticiler, temel etik ilke kabul edilen “altın kural” etrafında bir araya gelir ve iyilikleri paylaşır. İyilik ve güveni felsefe haline getirmiş, adil ve etik ticareti teşvik eden bu sistemde, iyiliklerin paylaşıldıkça çoğalması durumu yaşanır olur. Etik temeller üzerine kurulmuş bu ekonominin altın kuralları; sevgi, saygı, güven, şeffaflık, barış, iyi niyet, iyileştirici iyilik, paylaşılmış iyilik ve yardımlaşmadır. Türeticilerin çevrimiçi çarşı üzerinden mal ve hizmetleri satın almasıyla ile üretim ve türetim sisteminin devamlılığı desteklenir.

2.TÜRETİCİ KOOPERATİFLERİ

Toplumda, adil ve güvenli bir ekolojik yaşam için, Türetici Kooperatiflerine ihtiyaç duyulmuştur. Böylece toplumsal sorumluluğu olan, işbirliği ilkesi ile hareket eden, tüm süreçlerin katılımcılık ve dayanışma ile yürütüldüğü, gönüllülerden oluşan yepyeni bir kooperatif anlayışı hayata geçmiştir.

Bu anlayışla yola çıkan ve doğanın bilgeliğini yaşama geçirmiş bir topluluk olan Yeryüzü Hizmet ve Sosyal İşletme Kooperatifi, “iyi, temiz ve adil gıda” sloganıyla kurulmuş bir gıda topluluğudur. (www.yeryuzukooperatifi.com) Topluluk, farkındalığı gelişmiş, konvansiyonel tarımın toprağına verdiği zararı gören çiftçilerle çalışmaktadır. Zehirsiz ve mevsimsel beslenme ilke edinilmiştir. Doğa dostu olan bu topluluk, geleneksel üretim yöntemlerini, aracısız olarak direkt üreticiden temin etmektedirler. Bunun yanında, ancak üretim sürecini takip edebildikleri üreticilerle çalışmakta ve karbon ayak izini en aza indirmek adına üreticilerin İstanbul ve yakın çevre illerden olmasına özen göstermektedirler.

Kooperatiflerin tercih edilmesi gereken bir alternatif olduğunun ve alıcının aldığı ürünün hangi üretici tarafından yetiştirildiğini, yetiştirilmesinde hangi tohumun kullanıldığını bilme hakkını, tüketici yerine türetici oma bilincini, yereldeki, köylerdeki küçük üreticilerinin sürdürülebilirliğini önemsediklerinin altını çizmektedirler.

Şehirlerde güvenli ve sağlıklı gıdaya ulaşmanın, ekoloji alanındaki çabaların bir ütopya olmadığının kanıtı olarak Bostancı’da ilk yerlerini açarak faaliyetlerini devam ettirmektedirler.

S.S. Döngü Tarımda Kadim Bilgiler, Yeni Fikirler Bilimsel Ar-Ge Kooperatifi, “Tarımda Kadim Bilgiler, Yeni Fikirler” sloganı ile akademik çalışmalar doğrultusunda çalışan Türkiye’nin ilk AR-GE kooperatifidir. Farklı mesleklerden 10 kadın, keten üretimini yeniden canlandırmak üzere bir araya gelerek bu kooperatifi kurmuşlardır. Adil gelir paylaşımını önemseyen, çevreye duyarlı, sürdürülebilirlik ilkelerini benimseyen, teknolojik ve yenilikçi fikirleri tarıma uygularken kadim bilgilere de önem veren örnek bir kuruluştur.

Döngü Kooperatifi, yerelde özgün, kırsal kalkınmaya duyarlı, gençleri ve kadınları destekleyici yeni bir kalkınma modeli olarak kurulmuş ve tarımsal üretimin desteklenmesi, güçlendirilmesi, köylünün topraklarını işlemeye devam etmesi için çözümler ve modeller geliştirmeyi amaçlamaktadırlar.

Ketenin anavatanı olan Anadolu ve Mezopatamya’da MÖ 7200 yıllarında keten tarımının yapıldığına dair tarihi ve arkeolojik bulguların izini sürerek çalışmalarına başlamışlardır. 50’li yıllardan sonra geriliyen ve unutulan dayanıklı bir bitki olan keten lifinden sanayide kullanılabilecek kompozit üretme projesi için akademik bir çalışma ile yola çıkılmış, böylece katma değeri çok yüksek olan ve altın bitki de denilen liflik keten çeşit adayları “Efe “ ve “ Cemre” nin üretim iznini de alarak, keten yetiştiriciliğini yeniden Türk tarımına kazandırmışlardır. (www.dongukoop.com)

 

3.DOĞA DERNEĞİ VE DOĞA OKULU

Sürdürülebilir ekosistem için sayısız faaliyetler gerçekleştiren Doğa Derneği ve Doğa Okulu, ‘doğa hakkı, insanlar, diğer canlılar ve onlarla birlikte herkes için evrensel uyumun kaynağını oluşturur.’ anlayışıyla kurulmuştur. Doğa Derneği, binlerce yıldır doğayla uyumun sırlarını taşıyan eski veya yaşayan kültürleri öğrenmeye, işitmeye, söylemeye, anımsamaya ve yaşatmaya çalışmaktadır. Yaşamın doğal sevinç kaynaklarına yönelerek doğa kültürünü yaşamak ve yaymak amaçlanmaktadır. Doğa Derneği, Türkiye ve dünyadaki önemli doğa alanlarının yaşaması için çok sayıda faaliyet yürütmektedir.

Doğa derneği, Türkiye’de ve dünyadaki önemli doğa alanlarının yaşaması için çok sayıda faaliyet yürütmektedir. Türkiye’de ‘Doğa Ana Hakları Evrensel Beyannamesini tanıyan ilk sivil toplum kuruluşudur. Derneğin özü; çokluk içinde birlik, birlik içinde çokluk anlayışıdır. (www.dogadernegi.org)

Doğa Derneğinin bir kuruluşu olan Doğa Okulu ise, Doğa kültürünün farklı dallarında çalışmalar yürütmektedir. Okulun çalışma konuları arasında geleneksel tarım ve mimari, ekoloji, doğa kültürü, doğa okuryazarlığı ve takvimi, doğa sanatları, doğa hukuku ve doğa felsefesi sayılabilir. Bu çalışmalar Doğa Kütüphanesinin de içeriğini oluşturmaktadır. Doğa Derneği, Seferihisar Belediyesi, Orhanlı Köyü Derneği gibi kurumlar, Orhanlı ve Seferihisar halkı, Anadolu’nun farklı yerlerinde doğayla bir arada yaşayan Alakır nehri kardeşliği gibi topluluklar, pek çok sanatçı, araştırmacı, düşünür ve gönüllü Seferihisar Doğa Okulu’nun gövdesini oluşturmaktadır. Dolayısıyla, Seferihisar’da bulunan Doğa Okulu, pek çok farklı insanın katkı verdiği, imecenin güzel bir örneğidir. (www.dogaaskına.org)

4.YUVAM DÜNYA DERNEĞİ

Gelin neslimizin hikayesini değiştirelim. Ama önce dünyanın kaynaklarına saygılı nesiller olarak alışkanlıklarımızı dönüştürelim. Ve birlikte ihtiyacımız olan o yeni dünyayı inşaa edelim “ diyen Yuvam Dünya Derneği, iklim kriziyle mücadelede neslimizin hikayesini değiştirmek için yola çıkan ve toplumun her kesiminde dönüşüm başlatmayı amaçlayan bir dernektir.

Dernek, canlı, cansız tüm doğal varlıkları sistem yaklaşımı içerisinde bir bütün olarak ele alır. İnsanı bu sistemden ayırmaz. Bu yaklaşımla, hiçbir canlı popülasyonuna ve habitata zarar vermemeye özen göstererek, hak temelli yaklaşımı benimser ve iklim kriziyle mücadelede kullanılan dili ve iletişimi ve kültürü değiştirmede öncülük yapar.

İklim krizi ve sürdürülebilirlik zirvesiyle bir yandan özel sektörü bilinçlendirmek üzere çalışmalar yaparken, diğer yandan iklim krizini belli bir kesimin konuştuğu bir problem olmaktan çıkarıp, herkesi mücadelelerine ortak etmeyi amaçlarlar. Hazırladıkları İklim Dostu Yaşam Rehberi ile tüketim, ulaşım, ev, bahçe, yaşam, mutfak, ofis, dijital ayak izine bağlı emisyonları azaltabilme rehberini topluma sunmuşlardır. Bireysel karbon ayakizimizi azaltacağımız, alışkanlıklarımızı keşfedeceğimiz ‘iz bırakmayanlar’ uygulamasını hayata geçirmek üzere çalışmakta, DünyAhali dergisi ile toplumun her kesimini yalın bir dille, cesaretlendirici şekilde bilgilendirme amaçlanmaktadır. (www.yuvamdunya.org)

SON SÖZ

Kadim Anadolu’nun izlerini ve görünen yüzünün ipuçlarını bütünleyerek paylaştığımız bu çalışma ancak bir ön çalışma sayılabilir. Çünkü Anadolu bir hazinedir ve sonsuz bir kaynaktır.

Bütün bu yaklaşımların kaynağından bizlere seslenen, Atatürk’ün doğa sevgisine dair sayısız örneklerden sadece biri olan çınar hikâyesini hatırlayalım; Yalova’da bir çınar ağacını çok beğenen Atatürk, hemen yanına bir köşk yapılmasını istemiş. 1930 yılında bir gün köşke geldiğinde ağacın dallarından birinin köşkün çatısına ve duvarına zarar verdiğini söyleyerek, kesmek için izin almak istediklerinde; Atatürk, dalın kesilmesini reddederek yerine köşkün tramvay rayları üzerinde kaydırılarak, çınar ağacından biraz uzaklaştırılması emrini vermiştir.

Kurduğu sistemlerle, orman ve çiftlik projeleri ile gerek Türkiye’ye gerekse dünyaya örnek olan Atatürk’ün “Kültür tabiatın yüksek feyizleriyle mesut olmaktır. Bu ifade içinde çok şey saklıdır. Temizlik, saflık, yükseklik, insanlık vs. Bunların hepsi insanlık vasıflarındandır.” sözü çok anlamlıdır.

Atatürk’ün bu ve benzer söz ve davranışlarından hareketle, doğaya ve kültüre aynı derecede önem verdiğini ve bir anlamda “insanı İNSAN yapmak “ için çalıştığını görebiliriz.

Türetim ekonomisiyle, Permakültürüyle, Ekolojik Miraslarıyla, doğal yaşamıyla, Bütünlüğe Alan Açan Yaklaşımıyla, Doğal Yaşlı Ormanlarıyla, Anadolu Göçebeleriyle, Kırsal Mimarisiyle, Kadim Üretim Havzalarıyla, Dernekleriyle ve daha nice birçok unsurlarıyla doğayı, insanı, birlik ve beraberliği merkeze alan yaklaşımlar Kadim Anadolu’nun kültürel motifleridir.

Anadolu’nun aslında olan bu doğal yaşamı; doğa bilincini tazeleyerek, kültürümüzü yeniden görünür kılarak, hep birlikte yeni olana, yeni insanlık anlayışına kadim Anadolu ile birlikte doğacağız.

Bu çalışma, İnsanlık Manifestosu ve Anadolu Manifestosu’ndan esinlenerek araştırılmış, Canlı Anadolu Atölyesi ürünüdür.

KAYNAKÇA

 

Bir Yorum

  1. Zübeyde Nuray ÇAĞIRAN

    Anadolu’nun doğa ve insan uyumu ile yeninin doğuşuna bugünkü Anadolu’dan canlı örneklerin derlenerek umudumuzu yeşerten bu kadar emekle çalışılmış makale için Füsun’a sonsuz teşekkürler. ..

Yorum yazabilirsiniz

Ayşe Füsun HACIÖMEROĞLU
Yeni Doğarken Diri Olmak ve Diri Kalmak
2023 Anıtkabir Ziyareti