Bir televizyon kanalında, kamuoyu yoklamalarından ilham alan ve sorularına “Yüz kişiye sorduk” diye başlayan bir yarışma programı var. Aşağıdaki fotoğrafı yüz kişiye gösterip, uyandırdığı duyguyu sorsak, doksanı “Huzur” der sanırım. Ben de “Marmaris’de Huzur” diye adlandırdım zaten. Ama bunu huzurun ne olduğunu bilerek mi söylüyorum, huzur gerçekten bu mu diye şüpheye düştüm sonradan. Fotoğraftaki ayrıntılara baktım, huzur verenin ne olduğunu anlamak için;

Önce deniz var elbette. Gündoğumundan hemen sonra, henüz maviliğini almamış, kendine gelememiş bir deniz. Huzur “renksizlik” olamaz; olsa olsa, kendi rengini korurken aşırılıktan kaçınıp, etrafınla uyumlu olmaktır. Mavi için sezgilerin rengi derler. İç dinginliği sağlar, sevgi, huzur, sakinlik ve barış duygularını pekiştirirmiş. Cemal Süreya da, Okmeydanı Hastanesi’nde yatan eşi Zuhal’e yazdığı mektupta “Sevmek ne uzun kelime! Derin deniz mavisi… Ne zaman geleceksin?”(1) demiş.

Hareketli geçen gecenin yorgunluğu fark ediliyor denizin üstünde; kıyıyı hırsla döven dalgalardan eser yok. Üstündeki minik kıpırtılar ve dalgacıklar, can sıkıntısı verebilecek tekdüzeliği de ortadan kaldırıyor. Fotoğraf ustaları şimdi bana “ufuk çizgisi eğik duruyor, bu olmamış” diyecek, biliyorum. Ama huzurun öyle kanunlu, kurallı bir tekdüzelik olmadığını bilerek eğik bıraktım ufku, makyajlamadım bu güzelim kareyi. Yani huzur kesinlikle tekdüzelik ya da hareketsizlik değil; belki, yorgun bir geceyi izleyen dinginlik… Sahildeki şezlong da bu dinginlik hissini pekiştiriyor, “gel uzan şöyle, rahatla; sana dün gecenin öykülerini anlatayım” der gibi…

Uzakta dağlar sabah sisinden çıkmamış henüz. İlk bakışta yol vermez gibi duruyorlar. Ama dikkat edersen, umudunu yitirmeden aramaya devam edersen, mutluluğa, sevgiye, huzura ulaşmanın yolunu bulabileceğini görürsün. Bu fotoğrafta ruha bir cendere, bir sınır kesinlikle yok. Aksine, kendini güvende hissetmeni sağlayacak surlara benziyor dağlar. Deniz üstünde dizilmiş dubalar da sana güvenli bir alan vadediyor. Çünkü huzur, özgür hissetmek ve özgür olmak kadar, güveni de duyumsamaktır… Kendini güvende hissetmek, güvendiğin kişilerle birlikte olmak da huzur vermez mi sana?

Sahilde, kumların üstünde bir sürü ayak izi görüyorum. Geçmişin, zihninden bir türlü atamadığın pişmanlıkları mı? Yoksa kaybolan umutlar mı? Ama bunların huzurla ne ilgisi olabilir? Olsa olsa, hiç yalnız kalmayacağını sana hatırlatan izler bunlar… Sanki“şu anda sahilde kimse görünmese de, dostların hemen yanı başındalar” diyor. Pişmanlığa, umutsuzluğa yer yok bu fotoğrafta. Açıktan yaklaşan tekneleri görebildin mi? Uzaktaki umutları mı simgeliyor acaba? Yükselen güneş ile parlamaya başlamışlar. Uzakta da olsa, umut olduğunu bilmenin ve bir gün muhakkak yanına geleceğinden emin olmanın verdiği huzur… İnternet’te kopyala yapıştır yoluyla yayılan, Özer Çiller’in de kitabında yer verdiği bir slogan var;  “Huzur hiç bir gürültünün, sıkıntının ya da zorluğun bulunmadığı yer demek değil, bütün bunların içinde bile yüreğinin sükûn bulabilmesidir.” (2)

Türk Dil Kurumu, “huzur” sözcüğünün bu fotoğrafa konu olan anlamını “dirlik, baş dinçliği, gönül rahatlığı, rahatlık, erinç”(3) olarak vermiş. Yaşam Koçu olduğunu söyleyen bir hanımefendi huzur için “bir dinginlik halidir, içten içe bir rahatlama; dengede, güven içinde olma halidir”(4) diyor.

Can Yücel ise şöyle buyurmuş;
“Bir süre sonra insanlar pek de umurunda olmuyor. Kimseyi değiştirmeye çalışmıyorsun. Kimin ne düşündüğünü, kimin ne yaptığını umursamıyorsun. Yorulunca kendi kabuğuna çekilip, o küçük dünyanda yalnız yaşamayı öğreniyorsun. Anlık mutluluklar yaşayıp, derin hüzünleri tek başına atlatmayı öğrendiğin vakit kimseye de ihtiyacın olmuyor… Siz buna yalnızlık diyorsunuz, ben ise huzur!”(5)

Kendinle baş başa kaldığın sessiz anlar elbette değerli. Yine de huzuru yalnızlık ve inziva ile ilişkilendiren bu tür yorumlara tam olarak katılmıyorum! Dertlerden, kalabalıktan, yaşaman gereken anlardan uzaklaşıp, yalnız kalmak geçici bir teselli değil mi? Kaçarak huzuru bulmak mümkün mü? Aksine yalnızlık, kendinle yaptığın ve kazanma şansın olmayan bir savaş. Acıyı bal, dikeni gül eyleyen dostun, sevgilin, kardeşin değil mi? Huzurun çoğu zaman birisinin yanındayken hissedildiğini göz ardı edebilir misin? Birisinin yanındayken ya da uzakta da olsa o birisinin hep yanında olacağını bilirken…

Çağdaş edebiyatımızın ilk fantastik öykücüsü Ahmet Hamdi Tanpınar “Huzur” adlı başyapıtında, İhsan, Nuran, Suad ve Mümtaz adlarında kişileştirdiği dört bölüm ile, adeta bir kuartet gibi, kahramanlarına eski İstanbul’un, özellikle Boğaziçi’nin şarkısını söyletiyor. Tanpınar’ın bu en şiirsel romanı aslına bakarsan bir beste; Klasik Türk Müziği’nin yanı sıra, Beethoven’in Op.132 Yaylı Sazlar için La Minör Kuartet’i üzerine kurulu. Satır aralarında Ebu Bekir Ağa’nın, yazarın ilk romanına da adını veren ve “Bir âfet-i mehpeyker ile nüktelerim var”(6) dizesiyle başlayan “Mahur Beste”sine, Dede Efendi’nin Ferahfezâ Ayin’ine, Itrî’nin Nevâ Kâr’ına, yine Beethoven’in Op.61 Re Majör Keman Konçerto’suna da göndermeler var.  Sence huzur, müziğin verdiği o alçak gönüllü rahatlık, o iç denge olabilir mi? Romanın kahramanı aslında, “sevgilinin” de dâhil olduğu bir “iç nizam” arayışında;

“Mümtaz içinden tekrar Nuran’ın saçlarını düşündü:
– Hep böyle düşer mi bu saç… Daima elleriyle başını biraz geriye atıp düzeltir mi?” (7)

Bu fotoğrafla, huzurun yalnızca yazın ve deniz kenarında tek başınayken yaşanabileceğini savunmuyorum, elbette. Her mevsimin içindeki huzur, verdiği huzur başka… Yalnızken de olur, ama bir sonbahar öğleden sonra, atkestanelerinin altında, yerdeki sararıp kurumuş yaprakları ezerek, illa sevgilinle sarmaş dolaş gezerken, ya da sığındığın saçak altında, Nisan Yağmuru’nun yeni filizlenmiş dalları titretip, yolda birikintiler oluşturmasını, saçların hafif, ayakkabın epeyce nemli seyrederken hissettiğin şey huzur değil mi? Peki ya kış? Romantik bir “yeni yetme” şairin şu ölçüsüz, uyaksız dizeleri, kışın huzurunu anlatmıyor mu?

“Güzelliği başlayacak kışın.
Utangaç kış gelinleri olacak ağaçlar;
Bütün çalılar nedime.
Gülümseyecek camlardan kar.
Ne kaldı, beyaz aydınlık günlere?
Gözlerini kapa,
Say; bir, iki, üç…”(8)

Huzur aynen mutluluk gibi, dışarıda arayıp bulacağın bir şey değil. Kendinle barışık olma hali aslında; dön, içinde ara huzuru. Çünkü sevgi, güven, saflık, sevinç ve neşe gibi huzur da bize bağışlanmış özelliklerden biri… O içinde saklı duranı bulduğun an huzurun kendisi olursun… Yalnızca kendi yolunu değil, yanındakileri de ışıl ışıl aydınlatırsın. Aret Vartanyan “Çırılçıplak Aşk”  kitabında şöyle demiş;

“Cesaret ve huzur için önce kendimle barışmam, bütün olmayı başarmam gerekiyor. Eksiklerim, eksilerim, yanlışlarım, doğrularım, artılarım, günahlarım, sevaplarımla ben bir bütünüm. Bunu sağlayamadığımda çevremdekilerin yüklenmesinden, dedikodularından önce benim içimdeki yargıç beni yargılayıp duruyor, dağılıyorum. Ben, benim. Kabul ederler, etmezler, severler, sevmezler ama sen biliyorsun seni. Sen bir kez kendine inandın mı, sen bir kez kendini kabul edip yolunda yürümeye karar verdin mi, tarifi cümlelere yetmeyen bir cesaret ve huzur senin olur. Seni seven, seni sen olduğun için sever.”(9)

İyiyi ve güzeli arayış yolunda öğrenme, kurma, hata yapma, yıkma döngüsü hiç bitmiyor. Koşuşturma arasında bazen durup geriye, aldığın yola bakıyor, geçen günlerin muhasebesini yapıyorsun. Hayatı yün örgüye benzetenler var; kimi ters, kimi düz, ilmek ilmek dokunmuş, türlü desenlerde…  Belki de huzur, ara verip, o desenlere gurur, doygunluk ya da mutlulukla bakma anı. Kendinden razı olma hali. Değerli yazar dostum Nurcan Doğan tane tane, ilmek ilmek anlatmış huzuru;

“Ve huzurla kapanmalı son perde… İnsanın gözünün perdesi ebedi sükûta geçerken huzurla örtmeli dünyadaki tüm bildiklerini. Huzur insanın kendisiyle uzlaşması, her ne olursa olsun mutluluğunu kendi kararına bağlamasıdır. İnsansı bir kötülük, erkeksi bir yaramazlığın eline bırakılmaz huzur. Elle tutulmaz, gözle görülmez, ama yaşandığı an en çok bilinen ve en zor vazgeçilendir huzur. Huzur Tanrı’nın bize hediye ettiği büyüdür, inanana görünür… Bazen kat kat bir etek, bazen katılıktan aşkla çözülmüş bir yürek, bazen ilk maaşa duyulan heves, bazen hayata atılan bir adım, bazen bir adama bağlayan imza ve bazen hepsinin dışında, sıradan bir andır huzur. Uzdur…”(10)

Uyum, rahatlama, güven, dinginlik, alçak gönüllülük derken, fotoğrafın yakaladığı huzuru anladım galiba; bir şiir anı bu… Ölçüsü var, uyağı var, duygusu var. Dağlar, deniz, kum, ayak izleri, her biri bir dize olmuş, bu şiiri fısıldıyor, yüreğiyle dinleyebilenlere. Huzur kendini şiirin içine bırakmak, şiirle dolmak, şiir olmakmış; rüyaların şiiri… Sana Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, büyük bir huzur anını anlattığı büyülü dizeleriyle veda edeyim;

“Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.

Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgârda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sükûtu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.

Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.” (11)

Not: Beni tanıyanlar şimdi bana diyecek ki; nasıl oldu da Özdemir Asaf’dan söz etmeden yazıyı bitirdin? Ama adam doğuştan huzursuzmuş, ben ne yapayım. İçinde huzur geçen bir şiirini ben bulamadım.

Nedim Birol Yürüten, Marmaris
Ekim 2016 – Nisan 2019

ALINTILAR:

  1. Süreya, Cemal (Cemalettin Seber), “On Üç Günün Mektupları”, Yapı Kredi Yayınları, 2015
  2. Çiller, Özer (Uçuran), “Yaşam Düşüncedir”, Yazarın kendi yayını, 2014
  3. Türk Dil Kurumu, “Huzur”, “Genel Türkçe Sözlük”, http://www.tdk.org.tr/
  4. Bıyıkoğlu, Arzu, “Huzur Nerede Bulunur?”, Milliyet Gazetesi, 22.06.2015 http://www.milliyet.com.tr/huzur-nerede-bulunur—pembenar-yazardetay-yasam-2077506/
  5. Yücel, Can, “Huzur”, “Belkiler veKeşkeler”, 07.04.2015, http://belkilervekeskeler.blogspot.com/2015/04/bir-sure-sonra-insanlar-pek-de-umrunda.htm
  6. Eyyûbi Ebu Bekir Ağa, “Bir âfet-i mehpeyker ile nüktelerim var” (Güfte: Ahdî), http://www.youtube.com/watch?v=t81iQTwKxZ8
  7. Tanpınar, Ahmet Hamdi, “Huzur”, Dergah Yayınları, 2000
  8. Erek, Fügen, “Kış Gelinleri”, http://erekfugen.blogspot.com  (“Yeni yetme” şairimiz Fügen Hanım -Allah uzun ömürler versin- seksenli yaşlarda. İçindeki huzur ve yaşama sevincini sizlerle paylaşmak için izin istedim, beni kırmadı.)
  9. Vartanyan, Aret, “Çırılçıplak Aşk”, Destek Yayınları, 2013
  10. Doğan, Nurcan, Instagram, @nur_caan_dogan
  11. Tanpınar, Ahmet Hamdi, “Ne İçindeyim Zamanın”, “Bütün Şiirleri”, Dergah Yayınları, 1998